22 Mayıs 2013 Çarşamba

Terde, acısından tatlısından gözyaşında, sevda ağacı kökünde su olmak


Suyumuza göre bir su bulduk bir gün. Girdik o suya doya doya. Ferahladık bir güzel. Ters de aksa yosun renkli  su, ASİ de olsa sorun değildi. O su, bizim mimari güzelliğe, tabiatın renklerine, tarladaki buğdaya, dağ yeline susuzluğumuzu gideren suydu. Bloklar, kuleler arasında kalmış yorgun ruhumuza, yeşile susamış gözlerimize can suyuydu hem.

Aktık o suyun yatağında köpük köpük; gürül gürül. Tarih içinde. Kültürler içinde. Çiftlik kenarlarından. Tarlaları sulayarak. Köprülerin altından geçerek. En çok eski bir taş köprüden akmayı sevdik. Üzerinde acı anılar bıraksa da gözümüz ü alamadık o köprüden.

Organik domates tarlalarında önü kesildi suyumuzun. O tarlayı suladık maşalı saçlı bir kızın eliyle. Onun çizmelerine bulaşan çamuru, çamur yapan  su olduk. Yağız atıyla da gezdi o çiftçi kız su kenarında, hani adı ASİ’ye. Atını da suladı. ASİ’ye kızın atının kişnemeleri hala duyulur  sanki ASİ kıyılarında.

Harç olduk  sevgilerde, harca katılan su olduk. Boğulmakta olan bir kızın gözünü açtığında  yüzüne damlayan terin  sahibinin DEMİR’den sevgisinin destekçisi olduk. Su katılmamış o sevgiyi hep yeşertmek için, kök salışını görmek için iki çiftlik arasındaki  sevgi ağacına  su verdik ha bire. Yutucu ASİ sulardan boğulmaktan kurtulan kızın tarladaki alın teri de olduk, sevincinden acısından gözyaşı da oldu suyumuz.

Sular akar. Köprülerin altından geçe geçe. O köprünün altından hala geçiyor ASİ suyu. Artık her hafta Cuma günleri saat 20:00’de gözümüz göre göre olmasa da akıyor. Görmeyi unuttuk zaten. Duymakla artık işimiz
.
Acemi Demirci, 22.05.2013, 17:19
acemidemirci@gmail.com