Bir dizi sonuçta. Bir yapım. Asır
devirmiş bir kitap uyarlaması uzaktan bakınca. Ama gel de bize anlat. Ne dizisi…
Bizim gerçeklerimiz karşımızda işte o dizi denilen olayda. Özlemlerimiz,
gözlerimizin önünde. Bildiğimiz bilmediğimiz, sevgi duymaya eğilimli olduğumuz
her şey tek tek dizilmiş o dizide. Domatesin organiğine varıncaya dek.
Çiftlikle başladı hayat o dizide.
Toprak kokulu. Taze dal narinliğinde.
Kır bayır, tarla, bahçe yeşilinden.
Bir kız gezdi tüm o yerlerde, o
kokunun buharında, ora rüzgarının ıslığında çamurlu lastik çizmeleriyle.
O çiftçi ruhlu kızın kardeşleri
gezdi her biri ayrı bir dünya. Defne dalı gibi kırılganından Ceylan gibi
sekerek türkü çığıranından Gonca gül gibi sulanmazsa solmaya eğilimliden kızların
gözyaşı da aktı, kahkahaları da çınladı taş çiftlik evinden, sabahları gölgesinde
yürünesi palmiyeli yola kadar.
Ne eller gibi giyindi kızlar
herhangi bir genç gibi; diyelim ki en
basitinden bir kot bir penyeydi üstbaşları ne de eller gibi saçlarını saldılar
tepelerine bir gözlük geçirip.
Kızlar, belki bir asır belki iki
asır öncesinin kızlarını da şimdinin kızlarını da çağrıştırıyordu. Ve her
zamana seslenir gibiydiler. Ne tam şehirli ne tam kasabalı. Ama özgün. Çiftlik
kızı gibi. Taşranın samimiyeti gezerdi gözlerinde, birer şehirliydiler
eğitilmede.
Bir çiftlikte görülesi, görülmesi
beklenendendi her şey. Çiftlik evinden, kızların giysisinden, koltuğuna kadar. Çiftçilik
narına avukatlıktan vazgeçmiş babanın ayağındaki çizmeler has deriden, kızının
ayağındakiler lastikten. Elde örülmüş
taş duvarından duvarda asılı at
resimlerine kadar çiftlik işi, çiftlik dokusu ne var ne yoksa olan biten. Atlarsız
olur mu hiç? Yağızından.
Saçlar şimdilerde bir caddede yürürken adımbaşı
rastlananlardan değil metropol kokan. Saçlar, “Rüzgar gibi geçti” romanına,
filmine gizli saklı selam gönderenden. Maşalı. Dalgalı. Örgülü. Çiftlik denince
akla ilk gelen saçlardan. Rüzgarda uçuşması da cabası.
Scarlett O’Hara bilmezdi o
zamanlar, seneler sonra topağa bu denli bağlı, daha İstanbul’u görmemiş; oysa dedesi
zenginin hası bir gururlu kızın çıkıp da kendisini unutturacağını,
O kız, belki Scarlett O’Hara’yı
unutturdu; ama ASİ’ye kız, kendisini hiç unutturmadı.
Acemi Demirci, 16.03.2013, 09:27
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder