Çocukluktan
bu yana elimizle çamurdan fırınlar yapmayalı çok olmuştu. Ayaklarımız toprağa
basmayalı seneler geçmişti.
Meyveyi
tezgahtan seçer olmuştuk. Domatesler eskisi gibi kokmuyordu. Dalından düşen
elmanın yüzüne bakılmadığı, meyvenin ağaca çıkarak toplandığı günler çok gerilerde
kalmıştı.
Balın
hilelisine, pul biberin kiremit tozlusuna alışmıştık. Evin blok olanında
sürüyordu hayat. Tıkılmış kalmıştık metrekaresi
büyüklü küçüklü yerlere. Perdeler ardında bir hayat sürmeye başlamıştık. Tek
eğlence belki televizyondu, bahçede yeni açan bir gonca yerine.
Çiçeği
marketlerden alır olmuştuk. Paketlenmiş halde. Sümbül vaktini beklerdik.
Kırların soğanlarını küçük filelerde ya da dikildikleri ufacık saksılarda
kapışırcasına alırdık taze çiçek keyfi için.
Daha Mart ayında taze bahar kokusu kaplasın evlerimizi diye.
Pencereye
konan güvercinden, serçeden, başka kuş bilmez olmuştuk uzunca senelerdir. Bir
başıboş sokak hayvanlarını görürdük kedi, köpek gibi olsa olsa hayvan olarak.
Ne koyun görürdük ne kuzu. Ne sincap ne kaplumbağa ne tilki. Çizgi filmlerin
konusu olmuştu kazdı, ördekti.
Açık
havada seyredemedik hiç şimşeğin çakışını. Bulutların gezişini görmek şöyle
dursun gökyüzü bile görünmez olmuştuk birbirine bitişik apartmanların çatıları
izin vermedikçe.
Evden
çıkınca, kapı dışında bambaşka kokular solurken kır, tarla, dağ bayır sadece
çocuk kitaplarında kalan resim konuları olmuştu.Yağmur sonrası toprak kokusu,
kır çiçekleri kokusu, bahçede yeni açan leylak kokusu ne güzel anılar olmuştu bugünlerde.
Egzoz kokusuna hiç benzemez leylağın kokusu, yeni açan bahar dallarının buruk
acımsı ıtırı.
Güneşin
doğuşunu da fotoğraflardan bilir olduk, batışını da. Tek bildiğimiz sabah iş
için evden çıkmak, akşam dönmek, masayı kurarken de bir yandan televizyona
kulak vermekti. Televizyonda her şey vardı, bloklarımızın dışında kalan.
Gündoğumu, gün batımı, balık sürüleri, başı bulutlu dağlar, alabildiğine
çiçekli çayırlar.
Bu
tekdüze, gri mi gri, havasız, soluksuz, bulutsuz, çiçek değil egzoz kokan, yelin
değil de hız yapan arabaların rüzgar sesinin vınladığı bu betonlar içi
yaşamımıza bir ASİ girdi. Yeşile boyadı
gri dünyamızı. Çiftliğiyle, çiçeğiyle, çubuğuyla, çitiyle, çiftiyle, çimiyle,
çiğiyle.
Acemi
Demirci, 25.12.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder