Önceleri yedinci gün dinerdi
özlemimiz. Doksan dakikalığına. Yedinci gün, bir doksan dakika doya doya
bakardık çiftliğe, kız kardeşlere, tarlalara ve gurulru sevdalılara.
O doksan dakikalardan mahrum
kalalı çok oldu. Unutamadık oraları, o sevdalıları haftada bir doksan dakikalık
buluşmalar olmasa bile çoktandır..
Elimde ne kaydı var ne de bir
yerlerden tamamını yükleyecek zaman. Özlem gidermek olmuyor bu durumda.
Bilgisayarcıdaydık geçenlerde.
Duvarlar DVD dolu. Küçük bir dükkandı. Oyalanacak tek şey, duvarı kaplayan
raflardaki onca film DVD’disiydi ancak. Gözüm onlara takıldı haliyle.
Bir filmin adını okur okumaz kalktım yerimden.
Raftan kaparcasına aldım hemen. Sanki o
an kapıdan biri girecek de içeri, elimden alacakmış korkusuyla aldım filmi.
Film, Aşk ve Gurur. Türkçesi Asi
ve Demir. Lizzie ve Darcy’den izledim bu kez ASİ’yi. Hatay ovalarından uzakta;
ama olsun. İngiliz çayırlıklarındaydılar. Yine bir taş evde. İnekler, kazlar,
tavuklar arasında. Yine tepelerden şehrin seyredildiği bir panaromanın
görkeminde. Yine dibinde, kollar dizlerde kenetlenmiş halde oturulan toprak
üstüne taşmış kökleri yosunlu asırlık bir ağacın altındaydı gurur. Anne de, Neriman
hanımı hiç aratmıyordu.
Öykü bizim öykümüz. Başka
topraklarda doğmuş olsa da ASİ’ye ve Demir’e yakışan öykümüz.
Filmi izlerken hiç yadırgamadım
başka evmiş, başka çiftlikmiş. Her adımın sesini tanıyor gibiydim. Karşımda
başka yüzler, başka gözler, başka sesler olsa da yüzler de, gözler de, sesler
de aynı gibi geldi bana. Özlemden galiba.
Acemi Demirci, 06.01.2012. 01:10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder