9 Şubat 2012 Perşembe

Sağduyu, daha o zamandan söyletmişti bugünleri.

ACEMIDEMIRCI
2
Kahve gibi, kömür gözlü, yosun gözlü, ela gözlü arkadaşlarıma mavi selamlar,
Her şeyin sonu vardır. Biliyoruz. Ama gün 24 saattir, yıl dört mevsimdir, mevsimler üç ay. Her şeyin de bir oluru, olur zamanı var. Zamansız bitecek dizimizin biz özlemini çekeceğiz hiç kuşkum yok ama acısını yapımcı ve oyuncular çekecek sanki.

Bir oyuncuyu her haliyle, giysisiyle, rolüne oturmuşluğuyla, o kalıbı doldurmuşluğuyla, diğer rolleri de kalıplarına tamı tamına sığarak doldurmuş oyuncularla bir arada çok yakışmış ve tam uymuş yansımasıyla, çizmesiyle tarlada, toz toprak içinde, rüzgarda saçları birbirine karışmış görmek belki onu bir prenses ya da yalıdaki evin kızı rolünde görmekten daha daha etkileyici ve benimsetici oklar fırlatır bize. Bu Asi dizisinde oldu. Tuba Büyüküstün, Murat Yıldırım ve diğer çok değerli tüm oyuncular birlikte çok yakışmakla kalmamışlar, o çiftliğe, traktöre, ağıla, terasa, diğer çiftliğin önündeki çime kurulan ve bir ceviz ağacının altında serinlemelerine izin veren bahçe koltuk takımlarına oturmaları diziye çok oturmuştu. Her şey yerli yerindeydi ve uyum nasıl olmuşsa eksiksiz olarak yakalanmıştı. Bu her zaman böyle olamıyor.

Murat Yıldırım bir film çevirdi. Güz Sancısı. Gişe rekoru filan kıramadı, bu film beklenileni veremedi. Asi’deki Demir olamadı oradaki erkek kahraman yani Murat benimsenilmek, kabul görmek ve kucaklanmak anlamında. Murat da Yeşilçam’ın yıllardır veliahtını bekleyen jön koltuğuna oturamadı. Ama Asi’deki Murat, bizim için ille de Demir, öyle miydi hiç? O filmdeki Murat’ın tanımlamasını daha önce yapmıştım. Hani İstanbul’a 1.500-2.000 kilometre uzaktan ciyak ciyak, sözlükteki en acıklı, en perişan sözcüklerle, bağıra çağıra ağlaya yakıla hatta dövüne dövüne oğlak sesle bir kaç satır denebilecek asla dize değil, acıklı sözleri çığırmaya, bulduğu ilk otobüsle, orada burada çalışıp anca biriktirdiği cebindeki parayla kaçan bir hayalci delikanlı olarak.

Efsanelerle oynamamak, oynamaktan daha akıllıca olurdu. Bundan sonra onları başka oluşumlarda izleyeceğiz mutlaka. Ama ne kadar benimseyeceğiz? Ben, kendi adıma Asi dizisini asla, kati surette her hangi bir oyuncuyu izlemek için, o oyuncu için izlemedim. Ne Murat Yıldırım ne Tuba Büyüküstün ne de başka bir sanatçı için. Ben Asi’nin tümünü, tamamını, mekanlarını, Hatay sokaklarını, donatılmış masalarını, bahçe keyfini, bir doğa düşkünü, doğa seven olarak sunulan tüm tabiat güzelliklerini seyrettim, kibrit kutusu gibi ruhsuz, özelliksiz bloklarda yaşarken olağanüstü mimarisi olan, taş işçilikli yapılar için seyrettim, ördek, horoz, kaz sesleri ve kuş cıvıltılarını dinledim. Ben o dizinin tamamını, bir bütün olarak izledim. Ve sonuç çok başarılıydı. Her bir tikel unsur müthiş bir tümel unsur oluşturmuş olarak bu sayfaları bile buldurttu. Biteceğini biliyorduk. Bütün diziler biter ancak daha dalya dememiştik ve gidenlere ne olduğunu öğrenememiştik, uzaklardaki arkadaşımız Yulia’nın Ali’nin onca kötülüğü dokunduktan sonra kendisine ne oldu sorusunun da cevabını alamamıştık. Bence pişmanlıktan çok çekmesi ve kendini intihar eğilimli kişilerin tedavisine adayarak servetini oraya vakfetmesi en güzel mesajlardan biri olurdu.

Asi’deki Tuba ile bir başka konumdaki, şarttaki, ortamlardaki, karakterdeki, görünümdeki Tuba benim için asla aynı olamaz. Çok çok iyi bir dizi olur, aynı uyum yine yakalanırsa o zaman elbette olur ama dediğim gibi Asi dizisi sadece Asi’yi oynayan Tuba için izlenilmedi, içindeki, oluşturulduğu kavramındaki her şey için izlendi. Kırı, denizi, at binmeleri, iki çiftlik arasındaki okaliptüslü yolu, saça takılan papatyaları, Asi Nehri ve o üzerindeki köprüsü, tarlaları, çiftlikleri, çizmeleri, kemerleri, sabun şenlikleri için izlendi. Sadece Tuba ya da sadece Murat ya da bir başkası, bir başka dizinin/filmin sırf onlar olduğu için izlenilmesini sağlayamacak kadar ayrıntı kaldığını en son Murat’ın denemesinde gördük. Yine de biz onlara, denizci Demir gibi başka denizlere dümen kıracak tüm oyunculara rast gele deriz elbette.

Nurdan, senden iyi, sevindirici haberler bekliyoruz. Babana çok uzaktan duacıları olduğunu hatırlatır mısın? Biz, telaşı yarın yaşayacağız.
Dünyaya hangi göz rengiyle bakarsa baksın tüm arkadaşlarıma mavi mavi selamlar.
Fulldizi 66.Bölüm yorumlarımdan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder