9 Şubat 2012 Perşembe

Hep "bir dizi izledim, hayatımda bir dizi değişiklik oldu" diye yazdım. İşte biri. Tanış çıkma, eski arkadaşa rastlama hep bu dizinin izlenmesiyle olan güzel rastlantılar olarak hatırlanacak

ACEMIDEMIRCI
2
Merhaba,
Elif ve Nurdan,
Aksaray konusunu açar mısınız? Ben biraz bilirim oraları. Gezmiş ve görmüşlüğüm var. Ankara’ya çok yakın.
Kapadokya’yı yani Peri Bacası diyarını Ihlara Vadisi ile süsleyen, Asi dizisindeki taş oymalı evlere taş çıkartacak güzellikte nakışlı taşlardan yapılma konakların hala kalabildiği ama çoğunun özellikle Kemeraltı Sokağı’nın o sokak üzerinde kurulu evi ve daha nicesinin acımasızca yıkılıp çok saçma, çok çirkin, çok anlamsız ve ruhsuz hatta plansız dümdüz üzeri çiğ bir renkle boyanmış beton apartmanlar yapılan bu şehri az da olsa biliyorum. Özellikle Gelveri yani Güzelyurt’u görmeyi çok istiyorum henüz göremedim. Ama esas yerleri iyi bilirim bu buram buram tarih kokan, dünyada ilk darphanenin kurulduğu, Kanlı Pelit’inden kan aktığını bir çok kişinin gördüğünü belirttiği, çok eski, tarihi, çok güzel ama çok çirkin yapılaşma içindeki bu şehri. “Bizim Köy” adlı romana konu olmuş köyden bir öğretmenin yazdığı bu romanda bahsedilen yedi başlı devin asla yaşamadığını, böyle bir öykünün bile bu köyde olmadığı öğrenilince, roman ilk önceleri uyandırdığı ilginin tersine düşünceler uyandırmış. Hasan Dağı’nı çok severim. Sönmüş bir kraterdir. Bir tarafı özellikle Halvadere kısmı doğal meşe ormanıdır. Korunması için ben de gerekli girişimlerde bulundum. Ve oralarda müthiş bir höyük vardır, dünyadaki en büyük üç höyükten biri: Acemhöyük.
Oranın eski bahçeli evlerini ve şu an kalanlar yıkılsa da apartman dikilse yerine biz de bol bol kiracıya kavuşsak, kira alsak mantığıyla yerle bir edilen konakların bahçelerinde benim yine tanınması için adeta didindiğim, hünnap ağaçları vardı/r. Hünnap yetiştirlmesi olabilecek en zor ağaçtır. Çok şifalıdır ve lezzeti olağanüstüdür ama gel gör ki Aksaraylı neye sahip olduğunun bilincinde olmadığı için bunun kıymetini de eski konakların, taş işçilikli evlerin değerini de bilmez. Mobilete biner, çevre kirliliği kavramını yok sayar ve motoru bağırta bağırta gezer trafik kurallarına aldırmadan. Ancak çok iyi ve yardımsever insanlardır.Bir de Eğri Minare vardır ki Piza Kulesi ne kadar tanınıyorsa Eğri Minare o kadar tanınmaz. O da Aksaray’ın her tarafında çok sık rastlanıldığı gibi Selçuklular’dan kalma bir eserdir.
Üzüm çeşit çeşittir. Bağlar bahçeler gırla gider. Bir de apartmanlar olmasaydı.
Oralara gidip yeniden görmek geldi içimden. Bulabilirsem, artık çok zor bulunuyor çömlek peyniri de almayı isterim.
Çok selam her yerden arkadaşlarıma.
Fulldizi, 66 Bölüm yorumlarımdan

Sağduyu, daha o zamandan söyletmişti bugünleri.

ACEMIDEMIRCI
2
Kahve gibi, kömür gözlü, yosun gözlü, ela gözlü arkadaşlarıma mavi selamlar,
Her şeyin sonu vardır. Biliyoruz. Ama gün 24 saattir, yıl dört mevsimdir, mevsimler üç ay. Her şeyin de bir oluru, olur zamanı var. Zamansız bitecek dizimizin biz özlemini çekeceğiz hiç kuşkum yok ama acısını yapımcı ve oyuncular çekecek sanki.

Bir oyuncuyu her haliyle, giysisiyle, rolüne oturmuşluğuyla, o kalıbı doldurmuşluğuyla, diğer rolleri de kalıplarına tamı tamına sığarak doldurmuş oyuncularla bir arada çok yakışmış ve tam uymuş yansımasıyla, çizmesiyle tarlada, toz toprak içinde, rüzgarda saçları birbirine karışmış görmek belki onu bir prenses ya da yalıdaki evin kızı rolünde görmekten daha daha etkileyici ve benimsetici oklar fırlatır bize. Bu Asi dizisinde oldu. Tuba Büyüküstün, Murat Yıldırım ve diğer çok değerli tüm oyuncular birlikte çok yakışmakla kalmamışlar, o çiftliğe, traktöre, ağıla, terasa, diğer çiftliğin önündeki çime kurulan ve bir ceviz ağacının altında serinlemelerine izin veren bahçe koltuk takımlarına oturmaları diziye çok oturmuştu. Her şey yerli yerindeydi ve uyum nasıl olmuşsa eksiksiz olarak yakalanmıştı. Bu her zaman böyle olamıyor.

Murat Yıldırım bir film çevirdi. Güz Sancısı. Gişe rekoru filan kıramadı, bu film beklenileni veremedi. Asi’deki Demir olamadı oradaki erkek kahraman yani Murat benimsenilmek, kabul görmek ve kucaklanmak anlamında. Murat da Yeşilçam’ın yıllardır veliahtını bekleyen jön koltuğuna oturamadı. Ama Asi’deki Murat, bizim için ille de Demir, öyle miydi hiç? O filmdeki Murat’ın tanımlamasını daha önce yapmıştım. Hani İstanbul’a 1.500-2.000 kilometre uzaktan ciyak ciyak, sözlükteki en acıklı, en perişan sözcüklerle, bağıra çağıra ağlaya yakıla hatta dövüne dövüne oğlak sesle bir kaç satır denebilecek asla dize değil, acıklı sözleri çığırmaya, bulduğu ilk otobüsle, orada burada çalışıp anca biriktirdiği cebindeki parayla kaçan bir hayalci delikanlı olarak.

Efsanelerle oynamamak, oynamaktan daha akıllıca olurdu. Bundan sonra onları başka oluşumlarda izleyeceğiz mutlaka. Ama ne kadar benimseyeceğiz? Ben, kendi adıma Asi dizisini asla, kati surette her hangi bir oyuncuyu izlemek için, o oyuncu için izlemedim. Ne Murat Yıldırım ne Tuba Büyüküstün ne de başka bir sanatçı için. Ben Asi’nin tümünü, tamamını, mekanlarını, Hatay sokaklarını, donatılmış masalarını, bahçe keyfini, bir doğa düşkünü, doğa seven olarak sunulan tüm tabiat güzelliklerini seyrettim, kibrit kutusu gibi ruhsuz, özelliksiz bloklarda yaşarken olağanüstü mimarisi olan, taş işçilikli yapılar için seyrettim, ördek, horoz, kaz sesleri ve kuş cıvıltılarını dinledim. Ben o dizinin tamamını, bir bütün olarak izledim. Ve sonuç çok başarılıydı. Her bir tikel unsur müthiş bir tümel unsur oluşturmuş olarak bu sayfaları bile buldurttu. Biteceğini biliyorduk. Bütün diziler biter ancak daha dalya dememiştik ve gidenlere ne olduğunu öğrenememiştik, uzaklardaki arkadaşımız Yulia’nın Ali’nin onca kötülüğü dokunduktan sonra kendisine ne oldu sorusunun da cevabını alamamıştık. Bence pişmanlıktan çok çekmesi ve kendini intihar eğilimli kişilerin tedavisine adayarak servetini oraya vakfetmesi en güzel mesajlardan biri olurdu.

Asi’deki Tuba ile bir başka konumdaki, şarttaki, ortamlardaki, karakterdeki, görünümdeki Tuba benim için asla aynı olamaz. Çok çok iyi bir dizi olur, aynı uyum yine yakalanırsa o zaman elbette olur ama dediğim gibi Asi dizisi sadece Asi’yi oynayan Tuba için izlenilmedi, içindeki, oluşturulduğu kavramındaki her şey için izlendi. Kırı, denizi, at binmeleri, iki çiftlik arasındaki okaliptüslü yolu, saça takılan papatyaları, Asi Nehri ve o üzerindeki köprüsü, tarlaları, çiftlikleri, çizmeleri, kemerleri, sabun şenlikleri için izlendi. Sadece Tuba ya da sadece Murat ya da bir başkası, bir başka dizinin/filmin sırf onlar olduğu için izlenilmesini sağlayamacak kadar ayrıntı kaldığını en son Murat’ın denemesinde gördük. Yine de biz onlara, denizci Demir gibi başka denizlere dümen kıracak tüm oyunculara rast gele deriz elbette.

Nurdan, senden iyi, sevindirici haberler bekliyoruz. Babana çok uzaktan duacıları olduğunu hatırlatır mısın? Biz, telaşı yarın yaşayacağız.
Dünyaya hangi göz rengiyle bakarsa baksın tüm arkadaşlarıma mavi mavi selamlar.
Fulldizi 66.Bölüm yorumlarımdan.

ASİ'den sonraki adalarımız: Bloglarımız

ACEMIDEMIRCI
2
Selamlar,
Dizimizin adı Asi. Asi bir nehir. Ters akan bir nehir. Asi bir sözcük, isyan çıkaran, isyankar, isyan eden anlamında. Bunca sevgi ve talebe rağmen eğer 71. bölümde dizimiz bitecekse, ki kesin gibi görünüyor, Asi adına uygun olacak bu giderek daha gürleşerek akan ilgiye, her iklimden, günün her saatinin yaşandığı yerden, güneşli günken, aylı geceyken, gün batarken, gün ışırken ama tam o anda bu sayfalarda Asi’den ötürü buluşan izleyiciye , Asi Nehri’nin sularından da coşkun sevgi selinin önüne set vurmak. Gördüğü sevgi ve ilgiye karşılık olarak dizimiz, seyircisine akmak, Cuma günleri televizyondan gönüllerimize o sükûnetten kargaşaya karışan su damlalarından oluşan müziğiyle akmak yerine ters akacak ve bitiş denizine dökülecek, sevilmeye ve sürdürülmeye isyan edecek. Dizinin adı baştan böyle koyulduğu için ters akış ve başkaldırış normal gelişmeler olarak görülecek ve yadsınmayacak Asi adlı dizimizin bu asi çıkışında desem de kolay kolay bir kez daha böyle bir dizinin izleyicisi olamayacağımı bildiğim için nehrimiz ters akmasa da biraz daha yatağında uslu, sakin, şırıltısıyla bizi dinlendirerek aksaydı demeden edemiyorum.

ADA ve usayken yorumlarınız için çok teşekkürler. Saklama imkanı yok sanıyorum buradaki metinleri. Kopyala yapıştır imkanını, varsa da en azından ben yararlanamıyorum, kullanamadığım için bazen düzeltilmesi gereken imla ile ilgili şeyler ya da cümle gelişleri o anki doğaçlamada şekillendiği haliyle buraya yansıyor.

Yeni arkadaşlara rastlamak, başka Asi dizisi severleri burada bizimle görmek, mesafeleri katederek bir dizinin sayfalarından selamlarını, esenlemelerini okumak gittikçe vazgeçilmez bir sevinç ve mutluluk oldu. Burada söz ADA’ya yol buldu. Hani ADA arkadaşımız tarafından yapılacak ve bizim de adamız olacak blogumuza. usayken arkadaşımızın da bu konularda ne kadar yeterli olduğunu çok yakından ve iyi biliyorum. Eğer onlar elele verirlerse bizim bir adamız olacak, daha önceden de dediğim gibi sözcükten bulutlarında serinleyeceğimiz ve selamlarla tebessüm edeceğimiz bir ada.

Çok değerli ve başarılı işler yapmış, kadınlarımızın neler yapabileceğini göstermiş, kadınlara iyi ve güzeli layık görmüş ve ömrünü hiç çekinmeden hiç cimrilik göstermeden bir çok gencin yarınlarına adamış ve 19 Mayıs bir günde defnedilen Türkan Saylan’a rahmet diliyorum.
Buradaki her yaştan gencin ve o gençlerin üniversitede, lisede, iköğretimde ya da başka başka şekilde okuyan, çalışan, büyüyen gencecik çocuklarının Gençlik ve Spor Bayramlarını da kutluyorum.
Çok selamlar.
Fulldizi, 66. Bölüm yorumlarımdan.

ADA'ya cevap

(Fulldizi, 66.Bölüm Yorumlarından)
ACEMIDEMIRCI
2
Selamlar,
Dizimizin adı Asi. Asi bir nehir. Ters akan bir nehir. Asi bir sözcük, isyan çıkaran, isyankar, isyan eden anlamında. Bunca sevgi ve talebe rağmen eğer 71. bölümde dizimiz bitecekse, ki kesin gibi görünüyor, Asi adına uygun olacak bu giderek daha gürleşerek akan ilgiye, her iklimden, günün her saatinin yaşandığı yerden, güneşli günken, aylı geceyken, gün batarken, gün ışırken ama tam o anda bu sayfalarda Asi’den ötürü buluşan izleyiciye , Asi Nehri’nin sularından da coşkun sevgi selinin önüne set vurmak. Gördüğü sevgi ve ilgiye karşılık olarak dizimiz, seyircisine akmak, Cuma günleri televizyondan gönüllerimize o sukunetten kargaşaya karışan su damlalarından oluşan müziğiyle akmak yerine ters akacak ve bitiş denizine dökülecek, sevilmeye ve sürdürülmeye isyan edecek. Dizinin adı baştan böyle koyulduğu için ters akış ve başkaldırış normal gelişmeler olarak görülecek ve yadsınmayacak Asi adlı dizimizin bu asi çıkışında desem de kolay kolay bir kez daha böyle bir dizinin izleyicisi olamayacağımı bildiğim için nehrimiz ters akmasa da biraz daha yatağında uslu, sakin, şırıltısıyla bizi dinlendirerek aksaydı demeden edemiyorum..

ADA ve usayken yorumlarınız için çok teşekkürler. Saklama imkanı yok sanıyorum buradaki metinleri. Kopyala yapıştır imkanını, varsa da en azından ben yararlanamıyorum, kullanamadığım için bazen düzeltilmesi gereken imla ile ilgili şeyler ya da cümle gelişleri o anki doğaçlamada şekillendiği haliyle buraya yansıyor.

Yeni arkadaşlara rastlamak, başka Asi dizisi severleri burada bizimle görmek, mesafeleri katederek bir dizinin sayfalarından selamlarını, esenlemelerini okumak gittikçe vazgeçilmez bir sevinç ve mutluluk oldu. Burada söz ADA’ya yol buldu. Hani ADA arkadaşımız tarafından yapılacak ve bizim de adamız olacak blogumuza. usayken arkadaşımızın da bu konularda ne kadar yeterli olduğunu çok yakından ve iyi biliyorum. Eğer onlar elele verirlerse bizim bir adamız olacak, daha önceden de dediğim gibi sözcükten bulutlarında serinleyeceğimiz ve selamlarla tebessüm edeceğimiz bir ada.

Çok değerli ve başarılı işler yapmış, kadınlarımızın neler yapabileceğini göstermiş, kadınlara iyi ve güzeli layık görmüş ve ömrünü hiç çekinmeden hiç cimrilik göstermeden birçok gencin yarınlarına adamış ve 19 Mayıs bir günde defnedilen Türkan Saylan’a rahmet diliyorum.

Buradaki her yaştan gencin ve o gençlerin üniversitede, lisede, iköğretimde ya da başka başka şekilde okuyan, çalışan, büyüyen gencecik çocuklarının Gençlik ve Spor Bayramlarını da kutluyorum.
Çok selamlar.

ADA


ADA ,  66. Bölümü izledikten sonra yazdığı yorumunda dilekte bulunurken bir yıldız kaymış mıydı bilmiyorum. Ama belli ki dileğinin tutacağı bir anda yazmış temennilerini.
Bugün birbiri ile iletişim halinde olan ve hatta tanışıp arkadaşlıklar kuran Asi dizisi severlerinin ilk karşılaştıkları; bir dizi izledikten sonra onun ters akan akıntısına kapılıp  yola çıkıp, o diziye ait bölümlerin izlendiği ve yorumların yapıldığı bir durakta konaklayarak, başka konakçılardan haberdar olanlar, şimdilerde   yeni konaklama yerleri edinmiş durumda.
Bu yeni konaklama yerimizden, en eski, ilk ASİ yorumlarımıza bir selam gönderip, güneşte kurutulmuş (nostaljik) o yazı ovasında  gezinmek, Hatay çiftliklerinin tozlu yollarında esen dağ yeli ile soluklanmak gibi  olacak.
ADA



Sevgili Acemidemirci,
en nihayet okudum ve yine mest oldum. Peki tüm bu yazdiklarin saklama $ansimiz yok diye ben cok üzülüyorum:(( Ya sen ? Ya sizler Arkadaslar?Yalin,akici ve harika tasvirlerle buram-buram IDIL kokan yazilari yazdiran ilham perilerini Tanri hic eksiltmesin ama ben bu yazilarin bir yerde toplanmasi taraftariyim!!!
Gezinizin güzel gecmesine cok sevindim. Öyle güzel anlatmissinki sanki kendimde ordaymisim gibi hissettim. Yine ballar akmis tu$larindan:))Birde o tesadüfe hayret ettim.
Zaten ben TELEPATI’ye cok inanirim. Herhangi birini düsündüm veya konustummu veya saglik sorunum oldugu zaman UNIVERSUM’dan devamli onunla ilgili gerek BASIN gerek TV vede email+telefon yoluyla bana o konu ile ilgili MESAJ’lar gelir!!!!! demek sendede öyle!!! zaten yazi kabiliyetinden belli, olaganüstü duygulusun!!!
Evet CARPE DIEM aynen senin yazdigin gibi Romali $air HORAZ tan edebi olark ve Okullarda Latince dersinde ve Astrologide de görülmüstür. Ama felsefe degil maalesef: Sadece YA$AM BICIMI ve “yarina güvenme” biraz tartisma konususu.esasi. GÜNÜNÜ YASA ‘yi HERGÜNÜNÜ POSITIVE OLARAK KULLAN olmasini isteyen cok. Positive Enerjiden dolayi. Evet Latincesi:” CARPE DIEM QUAM MINIMUM CREDULA POSTERO” Ben ilk ÖLÜ OZANLAR DERNEGI Filminde duymustum ve cok hosuma gitmisti:))Yani sen GEZI’deyken bile benim Mesajim geldi sana hem iyi dileklerimi ileten ve DEMIR ile ilgili:)))Iyiki varsin.SEVGILERIMLE selamlarimi iletiyorum
ASi, 66. Bölüm yorumlarından-Fulldizi.

8 Şubat 2012 Çarşamba

Esklilerden bir yazı ve bir yorum.


Asi’yi hatırlasak mı biraz..
Son günlerde sitemizde yer alan 2:22 dakikalık klipler ile hasret gidermeye çalıştığımız Asi dizisinin bu denli bereket yağdıran bir dizi olabileceğini hangimiz tahmin edebilirdik.

Önce Hatay sevgisi gelişti Asi dizisini izleyenlerde. Neyse ki Asi dizisi başladığında biz hiç görmediğimiz GaziAntep ve Hatay için hemen birkaç hafta içinde karşılayacağımız bayram için turda yer ayırtmış ve mozaik müzeleri hakkında internette çoktan araştırmaya başlamıştık. Sonra mısır tarlasında gezinenleri gördüğümüz öntanıtımıyla Asi dizisini izlemeye karar verdikten sonra dizinin Hatay’da çekildiğini fark edip, Hatay gezimiz için veriler toplayalım dedik. Oysa ki çok iyi biliyoruz ki tur programı tamamen dolu ve zaten bize yeteri kadar güzellik de gösteriyorlar.

Bayramın ilk günü Gazi Antep’e gitmiştik. İlk kez görüyorduk bu kadar doğuyu.
İyi ki gitmişiz, büyülendik.

Her şey çok farklı ve güzeldi, beklediğimizden çok daha iyisini bulduk.

Yermekler anlatılacak gibi değildi, lezzet küpüydü, mimari karşısında nutkum tutuldu. Resim çekmekten seyretmeye vakit kalmadı desem yeridir etrafı.

Tur otobüsümüzde önümüzde iki şirin genç hanım oturuyordu. Bu tura katılmaya, Asi dizisini izledikten sonra karar vermişler. Biri Demir’e aşıktı genç hanımların , diğeri de Hatay’da, şehrin içinde, bir göbekte, çevredeki binaların arasında küçücük kalmış aşk tanrıçası Tike’nin heykeline.

Hatay’ı gezdikten, yemeklerini tattıktan sonra Asi dizisine olan bağlılığım daha arttı. Dizide gezdiğimiz yerleri görünce heyecanlanıyor ve orayı ismiyle hatırlıyor olmaktan mutluluk duyuyorduk.

Asi dizisi harika bir ortamda, Hatay’ın olağanüstü güzellikleri, eskilerden kalma nefis mimarisi olan evleri, duvarların arkasına saklı küçük fıskiyeli havuzları olan nefis ve serinletici bahçeleriyle taş konaklarıyla muhteşemdi.

Metropollerde, bloklarda, apartman daireleri içinde kendisini bir konsolun çekmecelerinden birisine tıkılmış gibi hisseden insanların, tam da başka hayatlar da varmış diye düşüneceği cinstendi her yer Hatay’da..

Asi’yi çok sevdim/sevdik. Erdemli, katıksız bir sevgi ile süslenmişti öykü. Sevgiyi sevdik Asi dizisinde. Sevilesi cinsten bir sevgi vardı. Katlanmayı bilen, başı dik, taviz vermeyen.

Asi demek sadece iki oyuncu demek olmadı benim için yani Asi ve Demir’e indirgemedim diziyi. Şu gerçek ki o iki oyuncudan başkasını, o iki rol için asla düşünemiyorum, yakıştıramıyorum. Aslında sadece o iki rolün oyuncularını değil, anne rolündeki oyuncu dışında tüm oyuncuları tamı tamına o rolde görmeyi isterdim yine.

Asi bize çok şey sundu sunulanların hiç birinde olmayan. Bize entrikalarla dolu bir aşk, hile, hurda içinde ilişkiler, aldatma, ihanet sunmak yerine kültür, gelenek görenek, mimari, çiftlik hayatı, gökyüzü, alabildiğine doğa sunarken Asi dizisi de efsane oldu..

Resimlerde gördüğümüz canlıları hiç olmazsa ekranda hareket ederken gördük, seslerini dinledik Asigiller’in, Demirgiller’in yaşadığı çiftlikte..

Tarihin içine girdik Asi ile. Tarihin her katmanında gezindik. Sanatından, inanç sistemlerinden, kültürlerinden esip geçtik. Sadece yoz bir sevgi, kuru bir dizi izlemedik.

Biz bir diziyi sevdik ama dizinin yapımcıları o diziyi bizim kadar sevebildi mi emin değilim.
Bu nasıl bir sanal ortamdı ki, kurguydu ki Hatay gibi küçük ama her konuda çok zengin bir yerde geçiyor olması bile bizim bağlılığımızı arttırdı, sade ve kır tarzı giysiler, has deriden çizmeler, gönden çantalar, lastik çizmeler görmeyi, lame, yüksek ökçeli, açık, şık ayakkabılara; pahalı, vitrinden henüz çıkmış gibi duran, parlak şaşaalı giysilere, takılara yeğledik.

Doğallığın tadını çıkardık. Doğal olanı aslında nasıl da özlediğimizi ve beklediğimizi hatırladık, hatırlattık.

Asi’nin kemikleşmiş izleyici kitlesi olarak adlandırılan bizler, sanırım ilhamlara da vesile olduk. Yeni Asiler için ilhamlar verdik. Asi’nin neden sevildiğine dair bir akıl yürütme, en kısa yoldan Hatay, çiftlik gibi hep bahsettiğimiz ögeleri sonuç olarak verebilir. O halde Hatay’da çekilecek yeni ve Asimsi dizilerin, Asi’den daha fazla sevileceği de kolaylıkla düşünülebilir.

Böyle düşünenler olmuş olmalı. Asi ile ilgili hepimizin bildiği bir sitede, Asi sonrası diziler ele alınıyor. Zaman zaman okuyorum arkadaşların izlenimlerini. Hiç birisi Asi olamıyor, olsa olsa Asi’nin çekildiği yerlerde çekilen yeni bir dizi olmaktan öteye gidemiyor yazılanlardan çıkardığım sonuca göre..Çoğunun, alıştığımız mekanlarda, yerlerde yabancıları görmesi yada o dizideki birer yabancı olarak görmelerini yadsıyan satırlarını okurken aynı şeyleri düşündüğümüzü hissediyorum.

Neden mi? Çünkü Asi sadece Hatay’dan ibaret değildi. Hatay’ın olağanüstü havasıyla yoğrulmuş kültürüyle renklenmiş, yemekleriyle lezzetlenmiş, tabiatıyla kokmuş o dizi, tüm bunların bir kokteyliydi, karışımıydı ve senaryosu bambaşkaydı. Belki tamamen bir tesadüf, planlanmamış, hesaplanmamış bir kartopuydu Asi , beklenmedik bir çığa dönüşen. Öyle bir çığ ki hala önünde durmak zor. Çağıl çağıl tepeden akarken, hiç bir bent önünde duramıyor. Yani hiçbir benzer oluşum, dizi benimsenemiyor, kar taneleri gibi savruluyor.
ACEMIDEMIRCI

Gönderen ACEMIDEMIRCI zaman: 09:52


1 yorum:
1.  

yuliaNov 9, 2009 08:34 AM
Merhaba Asemidemirci, Evet hec birimiz bilemezdikki Asini bu kadar SEVECEYIMIZI,dizinin bitmesi haradasa bes aydir,ama biz halede bu diziden sohbet acir. Usayken arkadasimizin bizimcun hazirladiki klipleri sabirsizlikla gozlemekdeyik, Su dizinin etkisi halede uzerimizde,Asini izlerken Antakyani-Hatayi sevdik,neyin bahasina olursa olsun o yerleri kormek istedim,dostlarimizla birge Hindistanin okean sahilinde olan Goa sehrine getmeliydik,ama bu dizi benim yolumu Hataya saldi,malisef yemeklere alisgan olmadigimizcun ,ayni zamanda hava isicak oldugucun cok da yanasmadik,yalniz tanis olanla kecindik, ama olsun yenede oyerleri gormek bu dafe geze bilmadiyim yerleri bile gezmek isterdim. Simdi Asini ceken ekib Kasaba dizisini ayni mekanda cekiyor,ama Asiden aldigimiz etki burada yok, Ehsan bey ailesi burada yok,Cemal agakimi torunlarini seven dede yok,simdi na kadar guzel cekselerde Asi de olan oyuncu kollektivi yok,,,ve ya Kul ve Ates bu dizi barede sen yazmisdin ASEMIDEMIRCI,ben hec tekrarlamiramda,,,Bende dusundum yeni cekilen diziler Asiye haksizlikmi,yoksa bizemi oyle geliyor,,,

asiesintiler.blogspot.com'dan

ASİ'ye


Çocukluğumun masal kitaplarının kızıydı güneşin altında kuzu güden çiftçi kızlar. Geceleri yatmadan önce öykülerini dinlerdim onların. Masal kitaplarında YAŞARLARDI. Köyleri masal kitaplarıydı.  
Daha o zamandan meraklıydım masala, öyküye. İçinde çiftlik olan, at olan, çiftçi olan, çiftçinin kızı olan çiftçi kızlı öykülere.
Çocukluk öykü kitaplarım arasında Çizmeli Kedi de vardı. Çizmeler sihirliydi yanılmıyorsam. O öyküyle çok ilgilenmedim. Ama yetişkinlikte duyduğum bir masaldaki Lastik Çizmeli Kız ASİ’ye’nin öyküsünü hala dinliyorum. ASİ’ye’nin çizmeleri lastik. Lastik çizmeler tarlalarda giyilir. Sihirli filan da değil. Çamurlu olurlar hem.
Çocukluğumun unutulmayan arkadaşıydı çiftlikteki kız. O zaman adı belki Ayşegül idi belki Ayşe. Şimdi ASİ’ye.
ASİ’ye, çiçek kokan yollarda keçileriyle, koyunlarıyla, kuzularıyla gezer. Tozlu yolların uzun yürüyüşçüsü. Yine geride dağlar var ASİ’ye’nin öykülerinde. Mor, dumanlı, sarp. Bazen hayatın yolları gibi sarp dağlar. O dağlar, eller kanatılarak, dizler çizilerek, taşlar avuçları yara kanata çıkılıyor. Sevda da , huzur da, gönenç de o dağ başlarında çünkü.
Saçları dalda dalga ASİ’ye’nin. Maşalı. Yemenili de hem. Kenarı oyalısından. Gözleri yosunlu. Bakışları yosun tutmuş. Çünkü ASİ’ye, ASİ’nin yanıbaşında doğmuş. ASİ’ye, Asi Nehri’nin kıza dönüşmüş hali. 
Tek bir arkadaşı bile yok ASİ’ye’nin. Kızkardeşlerinden başka. Bir de traktöründen. Ve yağız atından başka. Tarlasından, yabasından, bıçkısından başka. Başakların arasında dolaşırken yalnız değildir o. Dağ esintisinde salınan başakların arasında; eğilen, oynaşan kır çiçeklerinin   içinde mutludur o. Kendidir.
O, Hatay sahillerinde, ovalarında, tarlalarında gezer. O, ışıklarla şatafata bulanmış, vitrinlerinde en pahalı etiketlerin olduğu sokaklarda gezmez. Bilmez de zaten öyle şıkır şıkır sokakları. Gittiği de yoktur hiç pahalı dükkanlarla dolu caddelere, sokaklara. Bir Hatay’ı bilir bir de Adana’yı. Tam bir taşralıdır bir veterinerken gittiği İstanbul’da.
O tarım ilaçlarının satıldığı sokakları iyi bilir. Kuzuları doğurtmayı, salgında koyunlara ilaç vermeyi iyi bilir. Salgın malgın dinlemez, ağılda geceler. Yorgun düşer; tüm gece boyunca tek tek koyunlarla ilgilenmekten. Saman balyalarının üzerine düşer başı sabaha karşı.Uyuyakalır.
Saman çöpü, buğday sapı yapışır saçlarına, üstüne başına. En değerli payetleri, süsleme taşlarıdır o saman çöpleri ASİ’ye için. Üzerinde onlarla gezmeye doyamaz.
ASİ’ye’nin de gönlü var. Gizli saklı tuttuğu bir gönül. O gönül de düştü bir gün yanından yel gibi geçen arabadaki yabancıya. Aslında o yabancı hiç de yabancı değil ya.
ASİ’ye de oğlan da gördüler birbirlerini tozlu yolda, toza bulana bulana. Kimdir bir diğeri bilmeden. İlk bildikleri sevda oldu. Eski defterlere yazılmış kinler, acılar, güdülen düşmanlıklar olmadı. Olmadığı da iyi oldu.
Yan çiftliğin oğluna tutuldu ASİ’ye. İlkin sevdayla merhabalaştılar. Sevda ilacıyla otadılar tüm yaraları. Acıları, sevda ile sıvadılar. Hepsi altta kaldı. Asi Nehri’nin suyuna döktüler geçmişten kalan tüm kırıntıları.
Nehir yıkadı, yuğdu ne var ne yoksa. Biri asi ruhlu. Biri demir kıvamlı. İkisi bir arada ASİ’ye ve Demir. Demir eğilmez, asiler bükülmez. O mor dağların eteklerinde, komşu iki çiftlikte, tarlalarda, çatlamış toprakta, kimileyin ASİ’ye’yi yutmak üzere olan ASİ sularında, şehir kulübünde, Çarşıda, ziraat aletleri satan dükkanlarda gördüler birbirlerini.
Asi ruh duruldu, demir büküldü. Sevda ikisini de yendi. Zaten kini, öfkeyi, düşmanlığı çoktan yenmişti Titus Tüneli’nden haykıran sevdanın gücü.
Acemi Demirci, 8.02.2012

Bir yeni sayfa Merhabası


Merhabalar,
Asi’nin suladığı bereketli ovaların sevdalıları olarak yeni bir sayfadan;
 Merhaba.
Acemi Demirci, 08.02.2012

7 Şubat 2012 Salı

Yeni Bir Yuva


Sevgili Asi Takipçileri,

Acemidemirci'nin doyumsuz 'Asi' yazılarını bu yuvada bulabilirsiniz.

Keyifli saatler dileriz.
Sevgilerimizle