22 Ocak 2013 Salı

ASİ Fasıl


Fasılları kim sevmez. Neşeli, coşturan sazlar eşliğinde, kalabalık bir koronun inceli kalınlı, tiz gür sesleriyle, Rumeli türküsünden  İstanbul havalarına kadar okuyan o renk renk  topyekün seslerin  tek bir sese dönüşümünü kim sevmez? O cümbüşü, o çoklu seslerin, çoklu müzik aletlerinin bir arada bir olmuşluğunu kim sevmez.

Fasıllar sadece müzik alanında bir koronun oluşturmasıyla olmazmış. Başka başka fasıllar da varmış. Biz o faslı 71 hafta dinledik; hem de izledik.

Bir koro ki her ses vardı. Sesin her rengi vardı. Rüzgarın sesinden, daldaki yaprağın kıpırdayışından, Asi Nehri şırıltısından, at nalı yankısından çıkan seslerden bir fasıl dinledik.  Her biri yelkenlerini başka rüzgarla dolmuş yelkenliler gibi nehir sularından tuzlu deniz sularına ağır ağır açılmakta olan  kız kardeşlerin koca çiftliği dolduran seslerinden oluşan koroydu faslımız.

Tavuk ötüşü de vardı bu fasıl da, horoz ötüşü de. Ördek vak vakı da.Bir çiftlikte  fasıl başka nasıl olabilir ki zaten.

Faslın en sevilen dizeleriydi içten ve derinlerden kopup gelen bir “Demir” diye sesleniş. ASİ Nehri gibi şırıltılı. ASİ suları gibi çırpıntılı.

Renkli de bir fasıldı üstelik. Yeşilin tonlarına bulanmış bir fasıldı. Tarla yeşili, ceviz ağacı yaprağı yeşili, Asi Nehri yeşili, yosun yeşili. Başka yeşiller de vardı. Gözlerde gezen.

Domateslerin kırmızısındandı kırmızılar. Akdeniz’in mavisindendi maviler. Bulutun beyazı, pamuk beyazıydı. Sarılar, başaklardan ödünç. Kara, yağız atların rengiydi. Papatya beyazı boyamıştı kırları ak ak. Yeşil çimlerin üzerinde uzanılan elbiseler bile allı morlu çiçekliydi hercaisinden. Rengin envaisi, çiçeğin burcusu, suyun şelaleden döküleni, nehirde ters akanı, denizde köpük köpük dalga olanıyla ruha dokundu faslımız. Si mi diye başlıyordu notalar yanılmıyorsan.

Çalgılar sustu 71 fasıl sonrasında. Koro sustu. Ama susmadı içte çalıp söyleyen o fasıl. Fasıllar kuruluyor hala yüreklerde; o dinlenmiş, ezberlenmiş çiftlik havasından çalan söyleyen. ASİ adında.

Acemi Demirci, 22.01.2013, 14:

15 Ocak 2013 Salı

Asi matematiği



Formülü çok kolay. Üstelik ezbere bilmeyen de kalmadı gibi.Ne karekökü var ne bölümü.Toplam ve çarpımı var tek bu matematiğin.

Alt alta yazdık kenarı defne dallarıyla süslenmiş sayfamızda Hatay Ovası’ndaki çiftliğin her şeyini. Taş evinden, ahırındaki atlarından, ağılındaki kuzularından, bahçesinde yemlenen tavuklara kadar. Terasının esintisinden, bahçenin kıpırdayan yapraklardan, evin etrafındaki taş duvarlara dek.

Kızların çiçekli elbiselerini, ASİ’ye’nin tiril tiril pamuklu kumaştan giysilerini, Defne’nin önü baskı düğmeli gömleklerini.

ASİ’ye’nin çamurlu çizmelerini; ASİ’ye’nin sabundan çıkma altın kolyesini; ASİ’ye’nin tarağını; ASİ’ye’nin avucundaki deniz kabuğunu.

Mutfak başla bir matematikti. Toplama eklediğimiz bir kokuluydu. Hatay sofrasını kurduk orada.Künefenin hasının kömür ateşinde piştiğini bir kez de tescilledik Kozcuoğlu çiftliği mutfağında.

Sahanın bakırında pişti yemekler. Kahvenin bakır cezvede yapılanı höpürdetti Cemal Ağa.  Sonunda mutfak küskünü Defne, Hatay yemeklerini yapar bile oldu. Kitabını bile yazdı üstelik.

Kazmasız küreksiz ASİ matematiği olmaz. Traktörsüz, çapasız, belsiz, su motorsuz. Yağmur yağdığı da oldu tarlaların üstüne. Kurak geçen yazlar da oldu. Ürün kavruldu kimileyin. Kimileyin de yüzler yağmur duası sonrası güldü.

Aşk, çarpanıydı bu matematiğin. Düşmanlıklara çarptı önce, tokat gibi. Sonra sevgileri birbiriyle çarptı. Çığ oldu ters akan sevdalar, sevgiler. Büyüdü.

Hep dilimizdeydi bunlar. Hep aklımızda, içimizde. Bir şey var ki hiç yazmadık onu burada, anmadık. Dizide de duymadık, belki ondandır bahsetmeyişimiz.

Kuzulu koyunlar vardı ağıllarda, kırlarda. Koyun olur da süt olmaz mı?  Süt olur da peynir olmaz mı? Peynirin defnelisi vardı Hatay’da. Daha dün aldım Ankara’daki Hatay ürünleri satan yerlerden birinden.

Bir kilo peynirin  içine defne ağacı kökünden iki damla eklerlermiş. Koku vermesi için. Hem de ne koku vermiş o öz peynire. Defne kokulu Hatay peynirini yerken, ASİ’ye’nin koyunları geçiyor insanın gözü önünden. Kırlar geçiyor, çiçekler, bezeniyor, kuş sesleri geliyor kulağa. Defne sabunu geliyor akla hemen. Sabun şenlikleri dolanıyor  zihinde. Birinin içinde bir altın olan sabun şenlikleri canlanıveriyor göz önünde. Sonra dipsiz, bitimsiz, unutulmayacak bir öykü başlıyor akmaya. Asi Nehri şırıltısında; Asi müziği notalarıyla.

Acemi Demirci, 13.08.2012



6 Ocak 2013 Pazar

ASİ’ye ve Demir; E’LIZZIE’beth ve Darcy


Önceleri yedinci gün dinerdi özlemimiz. Doksan dakikalığına. Yedinci gün, bir doksan dakika doya doya bakardık çiftliğe, kız kardeşlere, tarlalara ve gurulru sevdalılara.

O doksan dakikalardan mahrum kalalı çok oldu. Unutamadık oraları, o sevdalıları haftada bir doksan dakikalık buluşmalar olmasa bile çoktandır..

Elimde ne kaydı var ne de bir yerlerden tamamını yükleyecek zaman. Özlem gidermek olmuyor bu durumda.

Bilgisayarcıdaydık geçenlerde. Duvarlar DVD dolu. Küçük bir dükkandı. Oyalanacak tek şey, duvarı kaplayan raflardaki onca film DVD’disiydi ancak. Gözüm onlara takıldı haliyle.

Bir  filmin adını okur okumaz kalktım yerimden. Raftan  kaparcasına aldım hemen. Sanki o an kapıdan biri girecek de içeri, elimden alacakmış korkusuyla aldım filmi.

Film, Aşk ve Gurur. Türkçesi Asi ve Demir. Lizzie ve Darcy’den izledim bu kez ASİ’yi. Hatay ovalarından uzakta; ama olsun. İngiliz çayırlıklarındaydılar. Yine bir taş evde. İnekler, kazlar, tavuklar arasında. Yine tepelerden şehrin seyredildiği bir panaromanın görkeminde. Yine dibinde, kollar dizlerde kenetlenmiş halde oturulan toprak üstüne taşmış kökleri yosunlu asırlık  bir ağacın altındaydı gurur. Anne de, Neriman hanımı hiç aratmıyordu.

ASİ’ye, ASİ idi Hatay’da; Elizabeth, Lizzie idi uzaklarda. Demir de Darcy diye çağrılıyordu.

Öykü bizim öykümüz. Başka topraklarda doğmuş olsa da ASİ’ye ve Demir’e yakışan öykümüz.

Filmi izlerken hiç yadırgamadım başka evmiş, başka çiftlikmiş. Her adımın sesini tanıyor gibiydim. Karşımda başka yüzler, başka gözler, başka sesler olsa da yüzler de, gözler de, sesler de aynı gibi geldi bana. Özlemden galiba.
Acemi Demirci, 06.01.2012. 01:10