Yok,
unutmadım. Tekrara düşmekten korkum. Ne varsa yazılacak yazdım zira. Geriye
sadece 71 haftanın dolu doluluğundan yıllar sonra nasıl bir boşlukta kaldığımızı
yazmak kaldı. O zaman onu yazayım öyleyse.
Unutmak
ne kelime, o görüntüleri, o müzikleri, hep bahsettiğim çiftliğe ait mimariden,
giysilere, atından, tavuğundan ağacına her şeyi özledim. Herkesi özledim onları
özleyen herkes gibi. Bizimkileri, onları bizimkiler bellemiş herkes kadar özledim. Asi ve Demir’i. Sonrası da var
tabii. Çiflikteki, yan çiftlikteki kâhyasından teyzesine herkesi.
Şimdi
jenerik müziğini dinledikten sonra müzikçalarda, diyorum ki bir kez daha, daha
önce aynı cümleyi çok kez yazmış olarak;
“Bir
dizi izledim; hayatımda bir dizi değişiklik oldu”.
Önce
dizi seyircisi oldum, birdenbire kulağıma gelen bir jenerik ezgisi eşliğindeki ön tanıtım görüntülerinden
sonra. Mısır tarlasında, koçanlar içinde dolanan lastik çizmelerine çamur
bulaşmış bir kız… Çiftçi kız, aklıma ilkten Rüzgar Gibi Geçti’nin –Gone with theWind-
Scarlett O’Hara’sını getirmişti. Ve gördüm ki bizimkiler gerçekten rüzgar gibi
geçti. Ama ne geçiş! Öyküler dolusu…
Atmışlı
bölümlerde kendimi ASİ’yi yazarak konuşanların arasında buldum. Hep yazardım,
bir köşede kayıtlı, unutulmuş, belki daha sonra hiç okunmamış ve çoğu da kayıp.
Bu kez kaybolmayacak sayfalarda yazıyordum. Uzun uzun; ama hiç uzun süre
harcamadan. Yani gözden bile geçirmeden. Ve ilk tepkileri aslında yadırgamamıştım;“Siz,
yazar mısınız?”
O
sorunun cevabını şimdi veriyor olsak… Cevabı ben değil de yazdıklarımı
okuyanlar verse J
Yazar
demeyeceğim de yazma yolunda olduysam ve o yola giden ilk sapağım ASİ olmasa, daha önce
yayınlanmış yazılarım olsa bir daha yazmaktan başka yöne sapmadığım sapağım
kesinlikle ASİ ve sonrası. Aslında İngiliz
Edebiyatı’ndan uyarlama bu dizi, benim için bambaşka anlamlar da taşımaktadır.
Ve bunu her zaman yazarım da anlatırım da.
Hatay’daki
bir çiftlikte Rüzgar Gibi Geçti’nin Scarlett’i ya da Jane Austen’in Aşk ve
Gurur’undaki kahramanın bileşkesi olarak ASİ’ye’nin can bulduğu dizi, yalnızca
bir dizi değil hep öyle betimlediğim ve
hep de öyle tanımlayacağım gibi bir kültür, edebiyat, mimari, aile bağları,
doğa, tarım, erdemli sevgi, insani her şeyin şöleniydi. Ve o şoleni en önde
izledik. Bitmesin istedik. Evet, diziler biter biliyorduk, biz bitirmeyelim
istedik yani. Ve bitimedik. Hep aklımızda. Müzikleri hep kulaklarımızda.
Eğer
dizi görünümlü böyle kültürel bir çemberin içine girdiyseniz, o çembere girmiş
diğerlerinin sizden çok farklı olmadığını ve önemsedikleri temel taşların
okumak, edebiyat, sanat, tabiat, doğallık, kültür ögeli olduğunu da görüyorsunuz.
Şimdi
kim ister çemberin dışında olmayı? İsteyenler, istesin varsın. Tanıdığım onca
güzel insan ve bir ara iletişimimizin koptuğu eski arkadaşımı bulmak gibi öykümsü gelişmeleri işte böyle destansı bir
dizi yaşattı.
Olağanüstü
bir müzik şöleni içinde olağandışı görsellikler içinde dostluklar pekiştirdik.
Aşkın erdemlisini seyrettik. Ailenin, eski eşyalar üzerinde oturup da tefriş
salonu hissini vermeyen çiftlik evinde yaşamını benimsedik. Dedeleri Cemal Ağa,
bizleri kızdırırken bir baktık ki sevdirdi
kendini. Aslan yürekli Aslan’da korkuttu güya; ama mayası iyiydi.
ASİ’ye…
Defne… Herkes… Çok gerçekti. 71 hafta boyunca Cuma günleri saat sekizi iple
çektirenlerdi. Şimdi o saatler, o günün yaşanması gereken saatleri anlamlı, o
kadar.
O
ASİ dizisi müzikleri yok mu… Öyle yanan yakılan, saçmalayan müzik sözleri gırla
giderken müzik, orada hakkıyla müzikti. Sözleriyle, ezgileriyle. Çok az şiirde
rastlanacak sözler, şarkı olmuştu ASİ nağmelerinde. Yüreğe dokunan tellerle
çalınmıştı ezgisi.
Unutmadık,
unutmayacağız kalitenin dizi oluşunu. Edebi boyutunu. İngiliz Edebiyatından
uyarlama idi ASİ. JaneAusteen’in Aşk ve Gurur adlı eseri, Hatay’da bir
çiftlikte ASİ oluvermişti. Ve Scarlett O’Hara da kendi romanı Rüzgar gibi
Geçti’den kaçıvermişti ASİ adını almış Aşk ve Gurur uyarlamasına
Roman
kahramanları bile ASİ’ye kaçarken biz hiç çemberin dışına kaçabilir miydik?
Demir’den korkan trene binmez hesabı ASİ vagonlarına doluştuk. Çoktan geldik
son istasyona; tren artık yol almıyor; ama ne inen var ne de inecekmiş gibi
görünen.
(Her
hakkı saklıdır)
Ayşei
Yasemin YÜKSEL (AcemiDemirci), 11.03.2016, 11:11