Bir
basit öykü sadece. Ne saraylarda ne metropollerde görülen. Bir çiftlikte
yaşanır. Bazen zengin dedenin konağında. Yollar, tozlu toprak yolları. O yolları
çiğneyen ayaklar, çamurlu çizmeler giymiş ayaklar. Ya da aslen avukat fakat gönlü çiftçi deri çizmeli babanın
ayaklarıdır.
Bir
aile. Kimselere benzemez. Akılları fikirleri toprakta. Hasatta. Bir de
yağmurda.
Bir
toprak hikayesi ki kaç ata evveline dayalı. Diplomalar bile gömülür o
topraklara. Avukat diploması, veteriner diploması. Göz kırpmadan. Toprağa el
değince, ayak basınca, yüz göz toza toprağa bulanınca ne okumuşluk kalır ne
zenginlik ne İstanbulluluk. Toprağın doyurduğu karınlardır; ama bu topraklar da
ruhları doyuran gıdadır.
Her
duyguda kıvranan insan yürekleri bir de… Kızsa da , kan ağlasa da sonunda bir
sinede attığını unutmaz onların hiç biri. Umutlanırlar da. Umut da verirler
iyiliklere açılan enginlere. Arada içi
kor dolu, kapkara olanları da çıkar. Ama yürekler hep insana yaraşır şekilde
atar o çiftlik yolunda.
Bir
selam, kırlara, kır çiçekleri renginde, kır çiçekleri kokusunda. Ovalara.
Dağlara bayırlara. Efsanelere, tarihe. Mimariye, yemeklerin hasına. Medeniyete.
71 kere. ASİ adında.
Ayşei
Yasemin YÜKSEL (Acemi Demirci), 21.05.2014
@AcemiDemirci