3 Kasım 2012 Cumartesi

Bir ASİ’ye Öykü


Bir ASİ’ye Öykü
Çok yazmak isterdim. Birkaç satırı. Ama biri benden önce yazmış. İyi de yapmış. Ellerine sağlık. Hiç olmazsa okumuş oldum.
Yazmak başka tat; ama okumak apayrı bir tat.
Eğer Cahit Sıtkı Tarancı yazmasaydı, ben yazayım çok isterdim o birkaç dizeyi. En çok da; “Sivrisinek de halinden memnun değil, Vızıltısı şikayet makamındadır” demesini.

Çok isterdim bir bitmez öykü yazmayı. Bitse de süren bir öyküyü. Bitmelere aldırmayan, bitmek sözcüğünü bitiren o öyküyü. Hiç aklıma gelmeyen bir köşede, hiç bilmediğim, görmediğim, gezmediğim bir şehirde. Hatay’da geçen hikayeyi. Kozcuoğlulları’nın derler bir taş evli çiftliktedir o ASİ’ye öykü.

Bunları yazmak istermiş de bilmezmişim; ta bunlarla karşılaşana kadar. Cahit Sıtkı’yı ne zaman bildiğimi de bilmiyorum. Onu hep bilirdim. Olgit. Ne arabesk müzik çeldi aklımı onun dizelerinden ne diziler.
Kapımızı çalan ilk notanın kulağıma değmesiyle bildim o ille de yazılması gerekirmiş öyküyü. . O notayı izleyen diğer notaları ilkin bir su damlasının düşüşü gibi gelen notayla çelindi aklım. Sonra o su damlalarının su birikintisine dönüşüp, damlaların su birikintisine damlamalarını andırıcasına düşüşlerine düştü aklım. Bir müzik ki düş gibi. Bana da bir düşün kapısını açacak gibi. Açtı da.

Müzik bir görüntüyle karşımda. Mısır koçanları içinde gezinen bir kız görüyorum ekranda. Çiftçilik var temada. Aklım nasıl çelinmez. Çiftçi, çiftlik, çiftçilik.  Katıksız bir aşk. Naif, gizli, aşması gereken engellerin önünde titreyen.

Bir diziyi izlemeye başladım ilk kez. Biraz da gülerek içten içe kendime.

Tek değilmişim. Burayı dolduran bunca güzel insan da aynını ya da benzerini yaşamış meğerse. Onlarda koltuklarına mıhlanmışlar haftanın Cuma günleri,saat sekizde. Bir ASİ’ye öykü için.

O ASİ’ye öykü yazıldı. Oynandı da. Biz de seyrettik. Yazılmış öykü bitti.  Ama öykünün öyküsü bitmedi. Şimdi, bir öyküye öyküler yazma zamanı. Bu da onlardan biri.
Acemi Demirci, 12.04.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder