Asi mayası çalmak-2
O çiftlik evinde çiftçilikleri,
okumuşluklarının önüne geçmiş bir baba kız vardı. Kırılgan duruşlu, kırık
gülüşlü bir kız kardeş vardı. Kanmış, kandırılmış bir ortanca kız kardeş daha.
Bir de tekme kazıntısı, tam evin küçüğü olmanın hakkını veren en küçük kız
kardeş vardı. Eklinde gitarıyla.
Ve elbette tertemiz bir sevda. Öznesi
sadece iki kişilik. Demirden, çelikten. Ama bazen de camdan. Cam dedikse
kırılmaz; ama kırılacakmış gibi görünür.
Doğanın en görkemlisi, mimarinin
hangisine bakılacağı şaşırtanı, kültürün çeşit çeşidi, yemeğin otlusu, etlisi,
sıcağı, soğuğu; ama ille de Hatay mutfağı olanı oradaydı.
Tiril tiril giysiler, moda
dergisindekilere hiç benzemiyordu. Basmadan, pazenden ketenden. Çiçekli hem de.
Uçuşuveren. Bir çiftlik kızı, moda dergisindekiler gibi giyinmez. Saçlara maşanın nasıl da yakıştığını gördük
her defasında. Gön çantanın çapraz takılanını.
Mobilyanın masifi, lde oymalısıydı
oradakiler. Eskisi. O kadar eskisi ki kim
bilir kaç kez cilalanmış bir marangoz atölyesinde. Kaç kez tamir görmüş kırılan
kapağı, kilidi, kolçağı. Yaşanmışlık sinmiş üstlerine. Şimdiki kuşak, onların
üstüne otururken “Bu topraklar 300 yıldır bizim” derken, babalarının,
dedelerinin oturduğu koltukta oturarak diyordu belki de bunu. Bu bence hayatın
en büyük lüksü. Bunu diyebilecek kaç kişi var ki? Onlar diyenlerdendi.
Babalarının, dedelerinin ektiği, biçtiği, doyduğu,
suladığı topraklarda aynı eller değilse bile aynı aileden eller hasat
yapıyordu. Bazen hasat için yağmur duaları da yapılıyordu. Bir çiftlik ve çiftçilik
temalı dizide yağmur duası olmazsa olmaz. Hayatta yağmur duası hep oluyorsa,
dizide olmazsa hayatın bir yönü eksik kalır.
Sabun şenlikleri de eksik kalmamıştı
dizimizde. Orada bu şenlikler yapılıyorsa dizide de olacaktı. Oldu da zaten
Hatay hayatının içinde hep olduğu gibi.
Maya buydu işte. Doğallık, kültür, aile
bağları, tiril tiril giysiler ki çiçekli basmadan. Lastik çizmeler.
O maya öyle bir tutmuş ki seyirci
gölünde, öyle böyle değil. Değil göl, denizler, okyanuslar aşıp mayalamış
kimleri kimleri. Birbirini hiç tanımayan, bir havaalanında, tren garında,
otobüs terminalinde bile karşılaşma ihtimalleri olamayan insanları. Hepsinin
adları ayrı, işleri ayrı, zevkleri ayrı insanları. O ayrılıklar bir kısacık
kelimede mayalanmış. ASİ. Önce bir ters akan nehir sonra bir göl sonra bir
derya olmuş Asi mayası çalınmış her yer.”
Acemi Demirci, 11.06.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder