Hatay’ın harman meydanında pekişti bizim
öykümüz. Hatay’ın harman meydanında harmanlandı onca kavram. Nefreti de,
sevgisi de, varlığı da yokluğu da, acısı da tatlısı da, ağası da çobanı da,
kültürü de tarihi de, mimarisi de yemekleri de. Hatay bu, orada neler
harmanlanmamış ki. Kültürler harmanlanmış en zengininden. Tarih harmanında
savrulmuş nice nice yitmiş bitmiş olgular. Hatay bu ekinler de harmanlanır
orada, sevdalar da.
Biz de bir harman kaldırdık Hatay’da.
Bir defasında. Ve son defasında belki de. Adı,
Hatay’a can veren nehirden gelme. ASİ. Ama bu nehir can verdiği gibi can
alır da, can yakar da.
Dolu buğday başaklarını devşirmedik biz
harmanımızda tek. Buğday devşirdiğimiz de oldu olmasına ama mısırından,
domatesine hasat yaptık. O tarlalarda yeşeren bir destansı sevda ile birlikte.
Başaklara uzanıp uyuduğumuz da oldu. Başakların rüzgarda salınışlara dalıp
gittiğimiz de.
Olgun başaklara bakarak olgunlaştı belki
hem sevdalılarımız hem de sevdalılarımızın anababaları, teyze dayıları,
ağaları, çalışanları. Öyle hamdı ki başta yaklaşımlar bir beklenmedik, bir
istenmedik, bir köşe bucak kaçılası sevgi karşısında, vurgun yedi sanki duyanlar bu sevdayı.
Tetirliydi, acıydı, kekremsiydi ilkin bu sevdanın dillerde bıraktığı tat.
Sonradan künefe yemiş gibi olsalar da bu asktan bahsedenler.
Bir sevda masalı ile kucaklaştığımız
Hatay ovasında, esintili Hatay dağlarında, daracık Hatay sokaklarında biz
harmanın hasını yaptık. Tarımından, koyun sürüsünden, atından, şenliğinden,
sabun mağarasından, caaanım Hatay yemekleri ile donatılmış masalara, taş
konaklarına dek.
Bir harman ki hasatımız bitmez tükenmez.
Ürünümüz artar, eksilmez. Üredikçe ürer. Gönül vermişlerce yazılır çizilir.
Burada ASİ harman edilir.
Acemi Demirci, 19.10.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder