Kuzuların içinde bir ASİ’ye.
Kimileyin uyur onların böğründe.
Yastığı koyun postudur, yorganı sap
saman.
Elbisesinin nakışı da olur ot çöp,
saçının tokası da.
Kaderini daha sabun şenliğinde okudu
herkes.
Sabunundan altın çıkınca.
Herkes sevindi o altının ASİ’ye’nin
sabundan çıkmasına.
Kendisi de.
Altını atan da.
Kuzu kuzu bir kızdı ASİ’ye.
Babasının sağ kolu kızı; annesinin evine
lastik çizmeleriyle dalan kızı; dedesinin erkek evlat yerine koyduğu, işlerini
kotaran akıllı kızı.
Ailesinin kuzusuydu.
Kurt, içine düşene kadar.
Kuzuyu kurt kapmadı. Kurt kuzunun içine
düştü. Sevda olarak.
Olmaz denilen bir sevdanın, ruhunda
oldurduklarıyla olgunlaştı.
O sevginin ilk ışıkları, karanlık bir
gecede ASİ’ye çiftlikte tek başınayken ağaca asılan bir fenerden ışıdı.
Çocukken korktuğunda ışıyan ışık, yetişkinlikteki korkularından uzaklaştırmak
için göz kırptı bu kez. Kuzu ASİ’ye, kurt bildiği Demir’den de ailesinden de, sevmekten
de korkuyordu zira. Korkunun ecele faydası olmadığını anladığında fenerin
ışığı; ay ışığı, gün ışığı olmuştu bile. Gözleri kamaştı ASİ’ye’nin bu ışıkla.
Sevda törpüsünde yontulan öfkeler, ağaç
dallarına asıldı lamba lamba.
Işık olup yalnızlık giderdi gecenin
koyusunda.
Duygularına asi bir ASİ’ye oldu
önceleri; babasının kuzusu, nasını kınalı kuzusu.
Yasaklı yan çiftliğin oğluna yanarken,
asi alevler saldı.
Asi Nehri’nin suyu da söndüremedi
yangını.
Aslında o da istemedi sönmeyi ya.
Kuzuydu; bir de pervane oldu demir
ışıltısında dönen..
Kimselere söyleyemedi içindekileri.
En başta da kendine.
Zor şeydi sevdası.
Hikayesi ta evvellere dayanıyordu.
Hikayesini anlatacak dayanacağı bir omuz
bulamadı o yüzden.
Yan çiftlik, eldi, apayrıydı. Hiç
sevilir miydi oralardan birileri.
Sevginin hasını, arısını taşırken
sevgiyi unutmuşlara da hatırlattı; sevgiyi de arılığı da. Naif duyguları,
tertemiz duyguları görmeyi özlemiş bizlere, Hatay ovalarından gözleriyle,
gözyaşlarıyla anlattı ASİ’yece bir sevdayı.
Köprülerin üzerinde durdu, suya düştüğü
de oldu. Umutsuzluğa da.
Ağladığında ağlattı, sabrettiğinde
sevindirdi.
Sabırların en sabırsızca beklenileniydi
onun sabrı bizim tarafımızdan.
Asi’ye, Asi nehri gibi aktı.
Ters aktı; ters ters baktı; ters
konuştu; kendine ters düştü; aklıyla kalbi tersti bir kere..
Su yatağını bulur derler.
Su olup akan sevdaları yolunu buldu.
Bir Asi nehri olmadı ASİ.
Nehirler hep akar.
O sadece 71 hafta aktı.
Acemi Demirci, 29.06.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder