3 Kasım 2012 Cumartesi

Yer Gök Aşk diye bir dizi


Yer Gök Aşk diye bir dizi
Kapadokya bir başkadır. Rengi bozdur. Doğası evi taştandır. Kayaları  şekillidir. Peri bacasıdır. Toprağı asmalarla kaplıdır. İğde ağaçları, hünnap ağaçları, cevizler, pelitler yani meşeler, kadın göbeği kayısılar, zerdaliler, ayvalar yetişir. Kadınlarının başı, kenarı oya çevrili yemenili ile bağlıdır. Çoğu allı güllü, çiçekli pazen şalvarlıdır.
Kapadokya, hep turistik bir yer diye bilinmişti. Sonra bir dizi çevrildi oralarda. Dizi çekilen bir yer diye de bilindi ondan sonra.

Diziler, gerçeklik duygusunu verdikçe benimseniyor. Zaten aman aman dizi meraklısı olmayıp , kırk yılda bir kez bir dizi bulmuş ve tez yitirmiş mağdurlarken kolay da olmuyor dizi beğenmek. Kapadokya  temalı biz dizi gelirse ekrana kanal kanal gezerken reklam yerine, biraz göz atarım. Memleket ya oaralar. Akşam da öyle yaptım.

Dizi “Yer Gök Aşk”. Gerçekten de öyle. Ye gök, aşk dizide. Öldü sanılan bir kız var. Yani toprak altında bilinen ama toprağı üstünde gezen. Aşktan deli divane. Bir de onun kocası ;ancak sanırım şimdi başkasıyla evli. Böyle sarmalanmış işte konular.

Beni, ailemin yüzlerce yıllık köklerinin derinlerine indiği  Kapadokya’nın o memleket görüntülerinin yanı sıra, asıl  gerçekliği etkiledi bu dizinin. Bu dizi, bazı detaylara inmiş, es geçmemiş, kayıtsız kalmamış oranın kendine has özelliklerine. Oraya, ora insanına ve halka saygılı kalmış.
Nasıl mı;

Kapadokya’da asla çok eşlilik yoktur. Tek eşlidir ora insanı. Hatta akraba evliliği bile neredeyse yoktur. Süt kardeş bilinir kuzenler. Aynı evde büyümüş, kardeş gibi yetişmiş  olarak bilinirler. O yüzden dizide kimin kime sevdalandığı eğer o dizi Kapadokya’da çekiliyorsa ince bir ayrıntıdır.

Kan davası gibi konular oralarda bilinmez, duyulur sadece filmlerden. Kadın söz sahibidir. Kadın, anadır ve çok saygı görür. Ancak bu, sıra dışı, istisna sayılacak olayların olmasına engel değil. Babaannem ile dedemin aşkını bir görseydiniz. Babaannemin vefatından sonra dedem altı ay bile yaşayamadı.

Ora yemek kültürü, hamur işine, taze sebzeye, kurutulmuş meyve ile sebzeye  ve baklagillere dayalıdır. Kebapları tandır ve fırında pişen, tütmeyen, ortalığı yağ kokusuna bürümeyen cinstendir.
Yer Gök Aşk diye bir dizi -2-
Kap kacak,  ya toprak çanaklar ya da bakır sahanlardan oluşur. Şimdi tabi ki her yerdeki her şey orada da var.
Yer Gök Aşk adlı dizide evin hizmetlisinin alt ettiği,  oğluna kendi istediği kaderi uygun gören anneyi canlandıran evin hanımının telefon ile gizlice konuştuğu kemerli, dehliz gibi bir yer vardı. İşte orası kayıt damlarını andırıyordu. Kasnaklar, elekler asılıydı duvarda. Yerlerde leğenler dolusu meyveler ve kayıtlanmış gıdalar vardı. İşte Kapadokya’da kayıt damları yani kilerler vardır. Bu mimari ayrıntıyı, bu ora ev hayatının bir detayını göstermeleri ince bir düşünce.
Bir de isimler. Dizide kullanılan isimler, ora halkının en sevdiklerinden. Mesela hizmetli kadının adı  Sultan. Sultan, orada çok kullanılır.  O yüzden o diziyi izleyen bir Nevşehirli, Aksaraylı, Ürgüplü asla yadırgamaz o kahramanı. Çünkü kendindendir. Ahmet, Mehmet, Ali, Fatma, Ayşe de çok yaygın adlardır. Bir kere; daha evvelce orada ilk çekilen dizideki erkek kahramanın adı Seğmen idi. Seğmen, oralarda kullanılmayan bir erkek adıdır. Kullanılmaz, zira Seğmen “Ankara efesi” anlamına gelir ve tamamen Ankara’ya aittir. Ankara da Kapadokya’da bulunmaz.

Yer Gök Aşk diye bir dizi -3-


Ve en odaklandığım sahne. Beni çocukluğuma götüren sahne. Pazen şalvarlı komşu kadınlar,  imece usulü birbirlerinin bahçelerindeki kabakların içini boşaltıyor. O kabakların etli kısmı ya kirece yatırılıp sertleştikten sonra pekmeze atılıp artık kabak olduğu anlaşılmayacak olan, ağda denilen çok lezzetli, başka hiçbir yerde kolayca bulunamayan bir tatlı olacak ya da bal kabağı tatlısı olacak. Çekirdekleri de kurutulup çerez yapılacak. şalvarlı, yemenili kadınlar o kabaklarla uğraşırken aynen onlar gibi yere çömelip kabakların içini boşalttıktan sonra bize tatlılar yapan babaannemi rahmetle andım. Nur içinde yatsın.
Bu incelikleri açık seçik görebilmek,  orada dizi çekerken aynı zamanda gözlem yapan, uyum sağlayan, adaptasyonun nasıl bir şey olduğunu orayla kaynaşıp tadarak yaşayan tüm ekinin  hem ferdi hem takım ruhu olmayı başarmalarının getirisi.
O dizi benim için asla bir ASİ olamaz ama artık o diziye bakacağım. Çok geç kalmışım ama olsun. Gerçeklik duygusunu böylesine duyumsatan, çevresine böylesine uyan ve onları anlayıp anlatabilen biz dizi elbette geç de olsa seyredilir.
ASİ de o yüzden güzeldi. Özgündü. Katıksızdı. Kendi gibiydi.
Her yerin, yurdumuzdaki her kültürün, köşenin güzelliği asla bir diğeriyle kıyaslanamaz. Hepsi birbirinden güzel. Ama bir kültürü başkalaştırarak anlatmak ,İstanbul’da yalıda oturup  da Anadolu’nun en ücra köşesindeki köylünün, yoksulun hayatını, çilesini anlatmak kadar inandırıcı nitelik taşıyabiliyor. O yüzden artık “Yer Gök Aşk” dizisine bakacağım.
Acemi Demirci, 22.11.2011


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder