Hepimiz aynı ve tek bir olguda bazen aynıyı bazen başkalıkları gördük.
Hepimiz ayniliğin birliğinde sevdik ASİ'yi. Bu arada hepimiz başkalıkları
yakalayabildik kendi penceremizden bakarken. İşte bu başkalıkları yakalamak
bizi zenginleştirdi, ASİ'yi zenginleştirdi. Gönül birliğinde görüş çokluğunu
yakaladık. Her okuduğumuz yeni iletide başka ufuklara da yöneldik. Ama
"ille"ler hep "ille"
olarak kaldı;
"Çiftlik, Antakya sokakları,
Hatay'ın tamamı, tarlalar, yağız atlar, yağmurdan mı ıslanmış aşktan mı
birbirine karışmış at binen aşıklar, Hatay mutfağı, terasın esintisindeki içli
sohbetler, sabun şenlikleri, çiçekli fistanlar giyen İstanbul görmemiş çiftlik
kızları, çapraz takılan gön çantalar, has deriden binici çizmeleri, maşalı
saçlar, ASİ'nin yeşil sularının kenarındaki yosunları ASİ'ye'nin yosun gözlerinde görmek, koyunların meleştiği
otlaklar, koyun sürüleri, taş konaklar.
Bunların ASİ'ydi.
Bunların hepsi bizim ASİmiz oldu.
Bunca çokluk tekliğe indirgenince adı
ASİ oldu.
Tıpkı bunca ayrı köşelerdeki, ayrı
koşturmacalardaki, deniz kenarındaki, göl kenarındaki, dere kenarındaki,
okyanus kıyısındaki, bozkırdaki onca
insanın bir sevgide tek bir oluşu gibi.
Acemi Demirci, 15.10.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder