Asi Nehri, şimdilerde en asi nehir. Sadece adından değil
asiliği, çektiği özlemden. Çok değil birkaç yıl öncesine özlemi. Suyuna değen
ayaklara, kenarında oturan kıza, üzerindeki köprüde buluşan sevdalılara.
Sularında can aldığı bir kadının
oğlunun, sularından kurtardığı bir çitçi kızla aşkına Asi’nin özlemi. Bir
masala. Ters akmayan bir masala. En sarp tepelerden, dikenli düzlüklerden, dik
dağlardan akarak ulaşılan masal denizine hasreti. O masalın akıntısı zamanın ta
kendisi. Zaman durdukça duracak, çağlayacak bir akıntıya.
Asi taştı. Sanki bir yerlere ulaşmak
ister gibi çıktı yatağının dışına. Havaalanına aktı suları, oraları yalayıp
geçti. Suyuyla doldurdu koca meydanı. Sanki bildik ayak izlerini arar gibi. O
ayak izlerinin aynından Kozcuoğlu çiftliğinde, tarlalarda, ağıllarda, kırlarda
da var. Bir de at nallarıyla birlikte Samandağı sahillerinde. Hatay’ın her
köşesinde.
Asi Nehri’nin suları, İstanbul’a giden
uçakların konduğu havaalanını yaladı. Kendi gidemez İstanbul’a; ama suyuyla
ıslanan uçak tekerleklerinde gider belki oralar diye.
Asi özlemle taşıyor. Biz ne yapalım koca
nehir özlemle böyle dolar taşarsa. Acaba o taşkında komşu çiftliklerde oturan
sevdalıların akıttıkları gözyaşlarının da payı var mı ki?
Acemi Demirci, 31.01.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder