Sıcak topraklardır güney şehirleri.
Sıcağı iyi bilinir güneyin kuzeylilerce bile.
Hep beyaz örtülüdür diye bellenmiştir
güney.
Pamuk tarlalarından.
Ya da turuncudur sokaklar, caddeler bile
her mevsim.
Turunçların renginden elbiseli şehirler
vardır güneyde.
Limon çiçeğinden kokulu.
Narenciye dallarının dikenleriyle dolu.
Güney toprakları yazın kavrulur.
Çatlar yarık yarık, derin çizgilerle
ayrılır.
Suya hasrettir.
Asi Nehri’nin sulamadığı topraklar.
Sıcak bir rüzgar esti bir gün ta
güneylerden akşam üstü.
Tertemiz, apak duygular düştü gözler
önüne bir Cuma günü.
Katranlarda vardı arada ama,
Katran karalarına bulanmış yaraları ak pamuklar
sardı.
İki kişilik bir dünya yaşandı güneyde.
Güney’in Hatay ovasında, tepelerin
eteklerinde.
Sahillerde at izleri , gönüllerimizde
derin izler bırakarak.
İki kişilik dünya, pamuklar kadar
temizdi.
Turunç rengi kadar sıcak.
Güneşte kavruldu, susuz da kaldı bu
pamuk gibi, turunç gibi sevda.
Ama hep beslendi; biri asi biri demirden
yüreklerde.
Sevginin hası olur da sevilmez mi?
Sevdik o yüzden. Hem de nasıl sevdik
Hatay’da yeşeren bir sevgiyi.
Diziymiş miziymiş demeden üstelik.
Gerçek belleyerek.
Bir diziyi sevdik. Bir sevgiyi sevdik.
Bir şehri sevdik.
Bir şehrin mimarisini, dar sokaklarını sevdik.
Antakya kültürünü sevdik. Doğasını sevdik.
Palmiyelerin gölgesinde gidilen bir
çiftliğe vurulduk.
Çiftliğin taş duvarlarına da, eski
mutfağına da, tavuklarına da, terasına da vurulduk.
O çiftlikte olmak istedik. Çiftçi olmak
istedik. Zaten çiftçi ruhluyum, bilirim.
Sevgi;
süreğenliği sağlayamayabilir. Süregelemeyecekti zaten sevdiğimiz olgu.
Bir diziydi sonunda sevdiğimiz şey. Ama sevgi beslenebilir her sevence.
Besliyoruz. Hem de bitmiş bir diziyi. Dizi diyene inanmadan. Bir sevgiyi,
masumiyeti, naif bakışları, sevginin kini, düşmanlığı yenmesini sevip
besliyoruz.
Gönden çizmeler giyip atla gezmeyi, lastik çizmelerde tarlada, bahçede dolaşmayı,
el işçiliğiyle yontulmuş taştan evlerde oturmayı, nakışlara o evi yapan
ustaları baktıkça hatırlamayı, bahçede ağaç altında, terasta oturup sohbet ederken tertemiz hava solumanın
hazzını efsaneleştirerek sevdik.
Çiftlikleri, eski taş evleri, sabun
şenliklerini, baharda kuzuların doğmasını, ama blue jean giymeye laf etmeden
ille blue jean giymeden de genç kız olunabileceğini, kumaşın allısından,
çiçeklisini, tiril tirilini, kenarına su taşı dikilmişini, yakasına ince dantel
geçirilmişini bulduğumuz bitmiş bir diziyi sevgimizle besliyoruz
bitirmemecesine.
Acemi Demirci, 19.07.2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder